13 Şubat 2016 Cumartesi

Hukuk Düzeni Üzerine Bir Gözlem




Sevan Nişanyan'ın "Şirince Meydan Muharebesinin Mufassal Tarihçesi" isimli kitabını okuyorum.Nişanyan'ın Şirince'de bürokrasi ile yaşadığı problemleri anlatıyor.

1983 tarihinde Sit alanı ilan edilen Şirince bu andan sonra nasıl korunacağı, imar edilmesi gerektiğine dair ikincil mevzuatın kanuna göre bir sene içinde çıkması lazımdır. Ancak ilgili imar planı ancak 2009 tarihinde çıkar ve kitapta söylendiğine göre Şirince'yi betornameden kurtarmak isterken vardığı noktada sadece betornameye izin verilen bir düzenleme olmuştur. 

Bölgenin mevcut güzelliğini korumak ve geleceğe aktarmak niyetiyle hazırlanan düzenlemenin bürokrasinin kibri iş bitirememezliği ile nasıl problemler yumağı haline geldiğini kitap sarih bir şekilde gösteriyor. Hatta göstermekten öte sizi Şirince'de gezdiriyor, o günleri şahit olmanızı sağlıyor.

Kitapta "ŞİRİNCE HALKI YETER DİYOR diye bir bölüm aşağıya aynı şekilde aktarıyorum. (vurgular bana ait)

Şirince halkı sit kanunu yüzünden 27 yıl mağdur edildi.
Damımız aktı, “tamir edemezsin yasak” dediler.
Çocuğumuz evlendi, “oda yapamazsın yasak” dediler.
Evimiz çöktü, “onaramazsın yasak” dediler.
Avlumuza çardak yaptık diye, işitmediğimiz hakaret, yemediğimiz ceza kalmadı.
Canla başla çalışıp bu köyü el birliğiyle Ege’nin turizm incisi haline getirdik. Her yaptığımızın kanuna aykırı, her ettiğimizin yasak olduğunu söylediler. Bütün dünyanın beğendiği tesislerimize yıkım emirleri çıkardılar. Mahkemelerde süründürdüler.
Bugün en sonunda Kaymakam Aziz İnci’nin talimatıyla kurbanlık koyunlar gibi hükümet konağına toplatıldık. Kendi idam fermanımızı imzalamamız bize emredildi.

ARTIK YETER!

Bundan böyle bu eziyete boyun eğmeyi reddediyoruz.
Devlete saygımız vardır, ama biz vatandaşız. Vatandaşlık haklarımıza sahip çıkacağız.
27 yıldır çözülemeyen sit hikâyesinin sonuna geldik. Şirince halkı olarak, ŞİRİNCENİN SİT STATÜSÜNÜ REDDEDİYORUZ. Bundan böyle sit kararlarını tanımayacağımızı bütün dünyaya ilan ediyoruz.
İki yıl önce ilan edilen imar planı köyümüze hayır getirmemiştir. İMAR PLANINI REDDE­DİYORUZ. Bundan böyle imar planını tanımadığımızı herkese açıkça ilan ediyoruz.
Zorbalıkla alınmış olan yıkım kararlarının istisnasız hepsini lanetliyoruz. Uygulamaya kalkacak olanları halk düşmanı ilan ediyoruz. Tüm gücümüzle ve her imkânımızla yıkımlara direneceğimize ant içiyoruz.
Bizi köleler gibi makamına toplayarak aşağılayan kaymakam Aziz İnci’ye teessüf ediyoruz.
Şirince hepimizin ortak mirasıdır. Doğaya uygun, tarihe saygılı bir şekilde yapılanması en büyük dileğimizdir. Resmi görevlilerin 27 yıldır çıkmaza soktuğu bu işi bundan böyle Şirince Köy Konseyimiz aracılığıyla BİZ takip edeceğiz. Engel olmaya kalkanları unutmayacağız.

Allah yardımcımız olsun."

bu kısmı okurken devletin hukuk marifetiyle daha iyi olsun diye ordaki kişiler dikkate alınmadan ve hatta onların rağmına düzenlemeler yaptığını görüyoruz. Şirince'deki örnekte olduğu gibi yapılmama şeklinde de bu durum gerçekleşebiliyor.

Şirince halkının talepleri gayet basit ve insani. burada biz yaşıyoruz burası ile ilgili yapılacak düzenlemelerde söz sahibi olmak istiyoruz ama ankara'da hazırlanan kanunlar ve onların uygulayıcısı bürokratlar ilgili düzenlemeleri yapıp,Şirincelilerin ihtiyaçlarına cevap veren, güzel bir çevrede yaşama isteklerini belki dikkat ederek belki etmeyerek,  uygulamaya koyuyorlar. Bunun nihayetinde amaçtan sapmış bir uygulama ve buna bağlı olarak pek çok anlamsız sorun yaşanıyor.





bu satırları okurken yukarıdaki fotoğraf gözümde canlandı. çocuklar bir konsol oyunu (atari, playstation, xbpx vs) oynuyor. kolların kabloyla konsola bağlı olması gerekiyor. ancak uyanık ve muhtemelen büyük olan çocuk diğerinin kolunu kablosunu takmıyor ve dolayısıyla garibim oynayamıyor ama oynadığını sanıyor.

Ben bu sahnenin aynısı yaşadım, yaşattım.Ataride özellikle mortal combat, street fighter gibi karşılıklı mücadelenin olduğu oyunlarda kendim karakterimi seçer rakip karakteri bir şekilde ya kardeşimin istediğini seçer ya da kendi seçtiğim rakip karakteri bir şekilde manipüle ederek erkek kardeşime kendi seçmiş sanmasını sağlardım. Bu sayede oynarken ara ara kardeşim kendi istediği doğrultusunda hareket etmeyen karakteriyle ilişkili bir şeyler dediğinde onu bir şekilde geçiştirir veya zaman zaman mücadeleyi azaltarak karşı rakipten (sanal zeka) dayak yerdim ama bunu kardeşim kendi başarısı zanneder, heyecanlanırdı. Bu snada karakterinin beni döverken kendi emirlerini, yönlendirmelerini dinlememesini, ya önemsemez ya da farkına  varmazdı, bu kısmı bilemiyorum.

şimdi haklı olarak Şirincenin SİT alanı olması ile oyun kollarının ne işi var diyorsunuz. hakikaten ben de tam bilemiyorum ama çağrışımlar yoluyla bazı çıkarımlarda bulunmaya çalışıyorum.

Hukukun günümüz dünyasında uyuşmazlıkları çözmekle birlikte en ama en önmeli fonksiyonu, sosyal düzeni sağlamak hatta sağlamaktan öte kurmak. bir yanda cesameti ve heybeti ile devlet bir yandan da sıradan vatandaş, vatandaş topluluğu halkı gözünüzün önüne getirin.

Getirdiniz mi? Gözünüzün önünde ne canlandı bilmiyorum ama benim gözümde yukarıdaki fotoğraf canlanıyor. Devletle olan ilişkilerimizi, devletin bizim hayatımıza müdahale edebildiği alanları ve müdahalelerin şiddetini düşündüğümüz zaman bu fotoğafın çok sevimli, hatta çocukluğa gönderme olduğu için masum olduğu dolayısıyla devlet-vatandaş ilişkisini tam yansıtmadığını biliyorum, belki itiraz ediyorsunuz ama belirttiğim gibi zaten bendekiler sadece çağrışımlar ve çağrışımların takibi.


çocuk (vatandaş) oyun (atari) oynamak istiyor. oyunu kuracak olan abi (devlet) sistemi hazır hale getiriyor ve  birlikte oynamaya başlıyorlar. buradaki ilk problem devletin oyunu hazır hale getirmesi ve oyuna dahil olması (nimetlerinden faydalanması). Siz vatandaş olarak sistemin kurulması ve kuralların uygulanması için devlete mecbursunuz (meşru şiddet aracına da sahip bu arada, ).

ikincisi ve daha vahimi devlet size fotoğraftaki gibi bir düzenleme yapar elinize bir oyun kolu verir, oyunu oynadığınızı söyler ama kabloyu konsola takmamıştır ve sizin aslında oyuna tesiriniz yoktur. Ben bunu vergi konusunda çoklukla hissediyorum. Neden benim verdiğim vergilerim okula giderken kullandığım Trabzon'un yağmurundan sebep göletçikler haline gelmiş yolu düzeltemez gibi mesela.

Bunun farkına varıp dile getirdiğiniz zaman benim yukarıda da bahsettiğim çeşitli davranış biçimleri ortaya çıkıyor, sırtınızı sıvazlamak kabilinde bir kaç oyunu kazanıyorsunuz hissi verilebilir tepkisiz de kalınabilir, oyna oyununu şeklinde geçiştirilebilirsiniz de.

yukarıda bahsetmedim ama zaman zaman durumu fark eden kardeşime karşı çirkefleştiğim de olmuştur. "Oynamak istemiyorsan oynama!, kapatırım atariyi!" vs vs gibi ya da geçemediği bir bölümü geçmemekle tehdit etmek gibi. böyle tehdit enstrümanlarına da sahiptir abi ya da onun temsil ettiği devlet.

burada son olarak, vatandaş hiç mi oyun oynayamayacak diye içlendiğimizde buna verilecek tek bir cevap var: büyüdüğünde, öğrendiğinde ve hakkını savunmaya başladığında, buna bir nevi erginlik de diyebiliriz.

oyunu kendi yönetmediği, ama kendi yönetiyormuş gibi kandırıldığını öğrendiğinde buna itiraz edecek ve oyuna katılımını isteyecek. abisi kabul etmeyebilir ama bu apaçık bir gerçektir, hakikattir, inkarı kabil değildir. belki abi kaba kuvvete başlar, kardeş anne-babaya başvurur (ab, uluslararsı camia). Ama zamanla hem çocuğun atari meselesini öğrenmesi hem de aynı bilgi ve becerisi eksik çocuk olarak kalmaması yani büyümesi bir süre sonra talep ettiklerini gerçekleştirme yönünde irade sahibi olması anlamına gelecektir. 

Vatandaş da Şirincedeki gibi, sadece yaşadığı kendi kasabasını düzenlemek istiyorsa önce farkında olacak bu ancak eğitimle sağlanacak bir şey ve kendi yaşam alanını kendi düzenleme iradesinde olacak. yoksa tüketici koruma kanunları çıksa da vatandaş talep etmediği için ya da yeterli talep etmediği için ki; bu farkında olmadığını gösteriyor, tüketiciye ilişkin hak ihlaller bugün olduğu gibi devam edecek. bankaların, gsm operatörlerinin haksız tahsil ettikleri filan masrafları konuları günlük hayatta tedavüle devam edecek.
benzin fiyatları %50 azalırken bunun araç sahiplerine yansımaması bunun bir örneği (bence)

bu bir metafor geliştirilmeye ihtiyacı var ve dediğim gibi asla birbirine tam uymayacak ama üzerine düşünmeye değer.


BONUS: Eski Atari Oyunları





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder