13 Mart 2016 Pazar
13 mart 2016
bugün ankara'da bir patlama oldu. haberler kötü. ortalık sanki kıyamet yeri. tarife gücüm yok. ölenler ve yaralananlar var. öfkeliyim. sakinleştirmeye ihtiyacım var. bir yakınımın ölmediğine sevinmenin utancını yaşıyorum.
6 Mart 2016 Pazar
BİRAZ KONUŞSAK İYİ ANLAŞABİLİRİZ BELKİ
Psikolog değilim. Sadece insan davranışlarına biraz ilgim var. İnsanların konuşma, anlatma iletişim
kurma ihtiyaçlarına dair bilimsel sistemli bilgiye sahip değilim. Anlatacaklarım sadece gördüklerim ve
tecrübe ettiklerim.
Bulduğu hemen hemen her duvara ( tuvalet, okul, facebook, twitter, youtube vs) yazı yazmaktan zevk
alan, bunu bir yaşam biçimi haline getiren Türk insanı yazmaktan hoşlanıyor ve bence bu alanda da
istidatı var ama imkân verilmemiş. Yazdıklarıyla ben de varım, benim de söyleyeceklerim var beni de
bir dinleyin diyerek hem varlığını ortaya koymaya hem de sesine bir karşılık bulmayı umuyor.
I)
Trabzon Polis MYO’da verdiğim insan hakları dersinde rutin olarak her hafta çoğunlukla insan
haklarına ilişkin bir başlıkta öğrencilerime en az 130 kelimelik yazılar yazdırıyordum. Mühim olan 130
kelimeyi doldurmasıydı anlatımdan ya da imladan puan kırmıyordum. Çoğu zaman beni şaşırtan,
üzen, bazı konuları anlamamı sağlayan, güldüren yazılar çıkıyordu. Bazı çocukların yazmaya
yetenekleri çok yüksekti. Cümle kurguları ve kelime seçimleri şaşırtıyordu.
Bir hafta rutinin dışına çıkarak konuyu serbest bıraktım. Kimileri ne yapacağını bilemedi hatta biri
kolluğun güvenlik uygulamalarına ilişkin bir konuyu kitaptan yardım alarak yazdı. Ancak pek çoğu
içinde Galatasaray’ın UEFA kupasını almasından league of legend oyununa kadınlardan memleketi
Hatay’a hatta ölüme kadar pek çok başlıklarda oldukça güzel yazılar yazmışlardı.
Ben o yazılanlarda ne kadar önyargılı olduğumu gördüm. Hukukçu olarak polisleri çok daha mekanik
algıladığımı fark ettim. Hâlbuki onlarda insan olmanın getirdiği tüm kusurları herkes gibi içeriyordu ve
mesleğe başlama nedenleri, mesleğe yükledikleri anlamlar sınıflandırıldığında verilen eğitimin
içeriğinin ve biçiminin değişmediği müddetçe iyileşmenin beklenmemesi gerektiğini fark ettim.
Konumuz bu olmadığı için bu kadarla yetineceğim.
Anlatmaya çalıştığım şey şu; normalde bir örgüt gibi yapılanmış sınıfta farklı görüşlerini, hayallerini,
bakış açısını ifade edemeyen, ettiği takdirde arkadaşları tarafından hemen alay konusu haline gelip
etkisiz hale getirilen öğrenciler yazıları ile anlatmak istediklerini rahat bir şekilde, kimileri oldukça
özgüvenli bir biçimde ki sınıfta ö'sü bile yoktu, çok güzel ifade etmişlerdi. Yani yazmak insanı
özgürleştiriyor, hareket alanı sağlıyor ve kısıtlamıyor. Keşke milli eğitimde daha çok yazma ile ilgili
dersler olsa şu ingilizce öğrenirken yazdığımız "essay"ler gibi bol bol yazsak. Yazmadan önce de işin
giriş gelişme ve sonuç ile sınırlı olmadığını bunun başkaca yazım biçimleri olduğunu öğretseler bu
sayede de düşünme usulümüzü bir nebze olsun geliştirsek güzel olmaz mı? Günlükler tutsak mesela
büyük nenemizin dedemizle tanışma hikâyesini oradan okusak, bence güzel olur.
II)
Hukuk öğrencilerine yönelik bir anket yapıyorum. 150 kadar yanıt geldi, gelmeye devam ediyor.
Ankette bir insan neden hukuk okur, üniversitesini nasıl seçer ve fakültesi, hocaları, dersleri hakkında
ne düşünmekte gibi sorulara cevap arıyorum. Soruların hepsi açık uçlu. Bu sayede hiç katılmıyorum
tamamıyla katılıyorum gibi derecelendirilmiş seçenekler yerine gerçekten neler düşündüklerini
hissettiklerini öğrenmeye çalışıyorum. Hisleri özellikle merak ediyorum zira yazılımcı değiliz program
kodlamıyoruz bir alanda insan yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Onları tanımalıyız. Yaptıklarımız nasıl karşılık
buluyor, yapmadıklarımız neyi eksik bırakıyor? Günden güne unuttuğumuz öğrenciliğin gündemin
neler var, dertleri, umutları hayalleri ne?
Şu ana kadar gelen cevaplarda dikkatimi çeken şu; öğrencilere eğitim veriyoruz ama onları
dinlemiyoruz. Farklı evrenlerden iletişim kuruyoruz. Onlarda içinde bulundukları ülkeye aldıkları
eğitime dertlenip bir şeyler söylemek istiyorlar. Bir süre sonra bu dert azalmasa da karşılık
bulamayacağını bildiği için görünür olmuyor. Aşağıda anketten birkaç yanıtı ekliyorum.
Yazmak bir konuşma biçimi. Yazılarla konuştuğumda bana söylediklerini yazdım. Evet, biraz konuşsak
iyi anlaşabileceğiz belki de.
“bizlere bu konuda bir şeyler söyleme imkânı sağladığınız için teşekkür ederim.”
“…içimi bir nebze olsun döktüm”, “…içimi de dökmüş oldum”.
“Anketleri değerlendirip nasıl değişiklikler yapacaksınız merak ediyorum ancak bunları yazarken bile
bana faydası oldu diyebilirim. İnsan zaman zaman bunalabiliyor. Amaçlarını, düşüncelerini dile
getirmek bile yeniden umut veriyor.” “Bize kendimizi ifade etme hakkı tanıdığınız için çok teşekkür
ederim :)”
“anonim olayı var ya bu harika ya yani tüm düşüncelerimi rahat ama uygun bir dille açıklama fikri
insan kendi kimliği ile de bunu yapmak istiyor lakin gördüğümüz üzere bu mümkün olmuyor.”
“Bize kendimizi ifade etme hakkı tanıdığınız için çok teşekkür ederim :)”
“Ne kadar katkıda bulundum bilemiyorum fakat hukuk öğrencilerinin; hedefleri hukuk olup
geleceklerini hukuka bağlayan öğrencilerin, bir şeyleri değiştirmeye niyetli idealist öğrencilerin çok
büyük katkılar sağlayabilecekleri bir anket olmuş”
* Şubat 2016'da Katı Dergisi 2. sayısında yayınlanmıştır
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)