3 Nisan 2016 Pazar

TELEVİZYON VE EDİLGENLİK

TELEVİZYON VE EDİLGENLİK*


“Bir de televizyon çıkmış.
İnsanlar birbirleriyle değil topluca alete dönüp
onunla konuşuyor sanki. O ne derse mevzu o oluyor.”

Mustafa KUTLU – Beyhude Ömrüm


Herkesin kötü olduğu ve bizi bulunduğumuz o saf, müstesna, konumdan indirmeye çalıştığına yönelik algıdan uzun zamandır çok rahatsızlık duyuyorum. Bu algı, bizim dışımızda kafası hep kötülüğe çalışan ve bizi milli-manevi değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışan insanları ve onların yaptıkları zararlı olduğu düşünülen işlerin ortadan kalkması ile sorunların ortadan kalkacağı, günlük gülistanlık bir dünyaya kavuşacağımızı düşündürmektedir. En azından sosyal medyada ve günlük hayatta görebildiklerim öyle.

Geçtiğimiz dönem bir derste, sosyal medyada konusu tarih olan popüler bir dizi hakkında yayından kaldırılmasına yönelik paylaşımları gördüğümde duyduğum rahatsızlığı paylaşmıştım. Bu durumu eziklik (bu ifadeyi kullanmayı sevmesem de karşılığı olduğunu düşünüyorum) olarak niteledim. Yani biz edilgen durumdayız, her türlü etkiye açığız ve bu etkilere karşı yapabilecek bir şeyimiz yok. Dolayısıyla bize etki eden her türlü şey ortadan kalkmalı (olayı vulgarize ederken nüansları kaçırıyor olabilirim veya siz bahsi geçen konumda olmayabilirsiniz). Tarihimizi çarpıtıyorlar, doğru aktarmıyorlar ifadesi, doğru, "hakiki" tarihe sahiplik iddiasını da içeriyor. Kaldı ki bize sunulan içerik gerçekten de hakikati yansıtmıyor olabilir.  Günümüzde yaşanan, hepimizin gözü önünde gerçekleşen tek bir olayın farklı farklı aktarımlarını gördükçe ve bunların gelecekte tarih olacağını düşündükçe tarih adına duyduğum şeylere de çok güvenmemem gerektiğine kanaat getireli epey oldu. Dolayısıyla sunulan içeriğe gözü kapalı mutlak doğru veya yanlış diyemem ya da tersi de geçerli: mutlak doğru veya yanlış demem için gözümü kapatmam lazım.

Hakikisi bizdeyken iletişim araçlarının (TV-sinema-medya) bizde olmaması, en azından bize bu "kasıtlı yanlışlığın" ortadan kaldırılmasını talep etme hakkını tanıması gerektiğine dair bir itiraz aldım. Bu itiraz üzerine dizi izlememenin bir seçenek olduğu ve izleyemeyebileceğimizi ya da hakikisine sahip olduğumuz tarihi gerçekliği kendimiz aktarmamız gerektiğini söyledim. Kaldı ki, hatalı ya da yanlış olduğunu düşündüğümüz içerik de ortaya çıkabilmeli hatta bizim bildiğimizin aksine olan şeyleri de söyleyebilmeli. J.S. Mill’in ifadesiyle düşünce özgürlüğü bizatihi sahip çıkılan düşünce için gereklidir. Bu sayede düşünce kendini test etme imkanı bulur. Hatalı ise düzeltilir ya da tamamen yanlış ise ortadan kalkar. Eğer doğru ise de varlığını, geçerliliği kuvvetlendirerek yoluna devam eder.

O günkü dersten itibaren aklımın bir köşesinde bu konu vardı. Konumuz dizi olduğu için acaba sinema-dizi üretiminde imkânlar ne kadar insanı sınırlandırmalı. Ya da biz sıradan insanlar için bu silahların eşitsizliği durumunu nasıl yorumlanmalı.

Herhalde öncelikle bir TV dizisinin değerini tespit etmek lazım. Ona yüklediğimiz anlam bize nasıl hareket edeceğimizi belirleyecek. Sadece bir eğlence  aracı olarak görüyorsak bu durumda çok dikkate almamıza gerek yok. Eğer bize eğlencenin yanında ve belki ötesinde bilgi aktaran bir araç olarak görüyorsak ve aktardığı bilginin yanlışlığını biliyorsak gene sorun yok. Nasıl olsa biz gerçeği biliyoruz. Geriye en sorunlu olan kısım bilgisi olmayanların ya da henüz bilgi edinme aşamasında olan küçüklerin yanlış bilgilenmeleri ve kötü etkilenmeleri olur ki, TV dizisi dışında (ve onun kuvvetinde) öğrenebileceği etkin kaynaklar sunamıyorsak o kadar da yakınmamak lazım.

TV-sinemanın para kazandıran bir ticaret kolu olduğu ve dizi-film çekilirken de bunun dikkate alındığını unutmamak lazım. Nihayetinde talep görmemesi halinde talep gören her ne ise rakip kanallarda aynısının üretildiğini unutmayalım. Örnek olarak dönem dönem çoğalan, ağa dizileri, lise-üniversite dizileri, şu andaki tarih dizileri, evlilik programları, sağlık programları aklımıza gelebilir. Burada içerik üreticileri hiç mi bu işleri yönlendirmiyor sorusu gelebilir, elbette ki onlar da izleyicileri istedikleri yönde etkilemek isteyeceklerdir. Çamaşır deterjanı tercihinizi etkilemek için onlarca reklam yapıldığını düşünürsek sizi yönlendirme konusunda isteksiz ya da eylemsiz oldukları düşünülemez. Ancak bize yönelik içeriklerin bizim taleplerimiz dikkate alınarak (en azından ana akım medyada) üretildiğini unutmamak lazım.

İlber Ortaylı'nın “bu binaları yapan müteahhitlere dil çıkarsaydınız bunları (ucube çok katlı insanı merkeze almayan binaları) yapamazlardı” ifadesi burada da düşünülebilir. Eğer herkes sefertası gibi dizilmiş evlerde yaşayıp dar yollarda park yeri aramayı kendine mesele etmiyorsa müteahhit neden etsin?


*Katı Dergisi 2016 Şubat sayısında yayınlanmıştır.






13 Mart 2016 Pazar

13 mart 2016

bugün ankara'da bir patlama oldu. haberler kötü. ortalık sanki kıyamet yeri. tarife gücüm yok. ölenler ve yaralananlar var. öfkeliyim. sakinleştirmeye ihtiyacım var. bir yakınımın ölmediğine sevinmenin utancını yaşıyorum.

6 Mart 2016 Pazar

BİRAZ KONUŞSAK İYİ ANLAŞABİLİRİZ BELKİ





Psikolog değilim. Sadece insan davranışlarına biraz ilgim var. İnsanların konuşma, anlatma iletişim

kurma ihtiyaçlarına dair bilimsel sistemli bilgiye sahip değilim. Anlatacaklarım sadece gördüklerim ve

tecrübe ettiklerim.

Bulduğu hemen hemen her duvara ( tuvalet, okul, facebook, twitter, youtube vs) yazı yazmaktan zevk

alan, bunu bir yaşam biçimi haline getiren Türk insanı yazmaktan hoşlanıyor ve bence bu alanda da

istidatı var ama imkân verilmemiş.  Yazdıklarıyla ben de varım, benim de söyleyeceklerim var beni de

bir dinleyin diyerek hem varlığını ortaya koymaya hem de sesine bir karşılık bulmayı umuyor.

I)

Trabzon Polis MYO’da verdiğim insan hakları dersinde rutin olarak her hafta çoğunlukla insan

haklarına ilişkin bir başlıkta öğrencilerime en az 130 kelimelik yazılar yazdırıyordum. Mühim olan 130

kelimeyi doldurmasıydı anlatımdan ya da imladan puan kırmıyordum. Çoğu zaman beni şaşırtan,

üzen, bazı konuları anlamamı sağlayan, güldüren yazılar çıkıyordu. Bazı çocukların yazmaya

yetenekleri çok yüksekti. Cümle kurguları ve kelime seçimleri şaşırtıyordu.

Bir hafta rutinin dışına çıkarak konuyu serbest bıraktım. Kimileri ne yapacağını bilemedi hatta biri

kolluğun güvenlik uygulamalarına ilişkin bir konuyu kitaptan yardım alarak yazdı. Ancak pek çoğu

içinde Galatasaray’ın UEFA kupasını almasından league of legend oyununa kadınlardan memleketi

Hatay’a hatta ölüme kadar pek çok başlıklarda oldukça güzel yazılar yazmışlardı.

Ben o yazılanlarda ne kadar önyargılı olduğumu gördüm. Hukukçu olarak polisleri çok daha mekanik

algıladığımı fark ettim. Hâlbuki onlarda insan olmanın getirdiği tüm kusurları herkes gibi içeriyordu ve

mesleğe başlama nedenleri, mesleğe yükledikleri anlamlar sınıflandırıldığında verilen eğitimin

içeriğinin ve biçiminin değişmediği müddetçe iyileşmenin beklenmemesi gerektiğini fark ettim.

Konumuz bu olmadığı için bu kadarla yetineceğim.

Anlatmaya çalıştığım şey şu; normalde bir örgüt gibi yapılanmış sınıfta farklı görüşlerini, hayallerini,

bakış açısını ifade edemeyen, ettiği takdirde arkadaşları tarafından hemen alay konusu haline gelip

etkisiz hale getirilen öğrenciler yazıları ile anlatmak istediklerini rahat bir şekilde, kimileri oldukça

özgüvenli bir biçimde ki sınıfta ö'sü bile yoktu, çok güzel ifade etmişlerdi. Yani yazmak insanı

özgürleştiriyor, hareket alanı sağlıyor ve kısıtlamıyor. Keşke milli eğitimde daha çok yazma ile ilgili

dersler olsa şu ingilizce öğrenirken yazdığımız "essay"ler gibi bol bol yazsak. Yazmadan önce de işin

giriş gelişme ve sonuç ile sınırlı olmadığını bunun başkaca yazım biçimleri olduğunu öğretseler bu

sayede de düşünme usulümüzü bir nebze olsun geliştirsek güzel olmaz mı? Günlükler tutsak mesela

büyük nenemizin dedemizle tanışma hikâyesini oradan okusak, bence güzel olur.

II)

Hukuk öğrencilerine yönelik bir anket yapıyorum. 150 kadar yanıt geldi, gelmeye devam ediyor.

Ankette bir insan neden hukuk okur, üniversitesini nasıl seçer ve fakültesi, hocaları, dersleri hakkında

ne düşünmekte gibi sorulara cevap arıyorum. Soruların hepsi açık uçlu. Bu sayede hiç katılmıyorum

tamamıyla katılıyorum gibi derecelendirilmiş seçenekler yerine gerçekten neler düşündüklerini

hissettiklerini öğrenmeye çalışıyorum. Hisleri özellikle merak ediyorum zira yazılımcı değiliz program

kodlamıyoruz bir alanda insan yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Onları tanımalıyız. Yaptıklarımız nasıl karşılık

buluyor, yapmadıklarımız neyi eksik bırakıyor? Günden güne unuttuğumuz öğrenciliğin gündemin

neler var, dertleri, umutları hayalleri ne?

Şu ana kadar gelen cevaplarda dikkatimi çeken şu; öğrencilere eğitim veriyoruz ama onları

dinlemiyoruz. Farklı evrenlerden iletişim kuruyoruz. Onlarda içinde bulundukları ülkeye aldıkları

eğitime dertlenip bir şeyler söylemek istiyorlar. Bir süre sonra bu dert azalmasa da karşılık

bulamayacağını bildiği için görünür olmuyor. Aşağıda anketten birkaç yanıtı ekliyorum.

Yazmak bir konuşma biçimi. Yazılarla konuştuğumda bana söylediklerini yazdım. Evet, biraz konuşsak

iyi anlaşabileceğiz belki de.

“bizlere bu konuda bir şeyler söyleme imkânı sağladığınız için teşekkür ederim.”

“…içimi bir nebze olsun döktüm”,  “…içimi de dökmüş oldum”.

“Anketleri değerlendirip nasıl değişiklikler yapacaksınız merak ediyorum ancak bunları yazarken bile

bana faydası oldu diyebilirim. İnsan zaman zaman bunalabiliyor. Amaçlarını, düşüncelerini dile

getirmek bile yeniden umut veriyor.” “Bize kendimizi ifade etme hakkı tanıdığınız için çok teşekkür

ederim :)”

“anonim olayı var ya bu harika ya yani tüm düşüncelerimi rahat ama uygun bir dille açıklama fikri

insan kendi kimliği ile de bunu yapmak istiyor lakin gördüğümüz üzere bu mümkün olmuyor.”

“Bize kendimizi ifade etme hakkı tanıdığınız için çok teşekkür ederim :)”

 “Ne kadar katkıda bulundum bilemiyorum fakat hukuk öğrencilerinin; hedefleri hukuk olup

geleceklerini hukuka bağlayan öğrencilerin, bir şeyleri değiştirmeye niyetli idealist öğrencilerin çok

büyük katkılar sağlayabilecekleri bir anket olmuş”



* Şubat 2016'da Katı Dergisi 2. sayısında yayınlanmıştır

13 Şubat 2016 Cumartesi

Anketten bir bölüm / Eklemek istedikleriniz varsa yazmaktan çekinmeyin lütfen

 20 ocak tarihinde açık uçlu sorulalardan oluşan bir anket hazırlamıştım. Çok az soru dışında cevaplamak da isteğe bağlı. 200'e yakın cevap geldi. en çok dikkatimi çeken şeylerden biri muhatap alınmanın getirdiği memnuniyetti. Hatta bununla alakalı katı dergisinin şubat sayında iletişim ihtiyacı ile ilgili. bir yazı da yazdım. Anketin en önemli kazanımlarından birinin bu olduğunu düşünüyorum.



şimdilik  ham haliyle "Eklemek istedikleriniz varsa yazmaktan çekinmeyin lütfen" sorusunun cevaplarını aşağıda paylaşıyorum. yaza doğru katılımcı sayısını arttırıp nihayetinde anketi değerlendiren bir yayın çıkarmayı umuyorum. 


Boş satırlar soruyu yanıtlamak zorunlu olmadığı için boş bırakılan katılımcılara aittir.

ilginize...




Eklemek istedikleriniz varsa yazmaktan çekinmeyin lütfen

İyi çalışmalar hocam, sevgiler.

içimi bir nebze olsun döktüm bu yüzden size teşekkür ederim çalışmanız ilgimi çekti kolaylıklar dilerim
Umarım biz yeni nesil hukukçular halkı daha iyi anlarız ve olacak olan sorunlara daha kısa ve etkili tepkiler verebiliriz teşekkür ederim

Millet olarak övündüğümüz kavramları ve kurumları gözden geçirmeliyiz. Kendi tarihimiz ve kavgalarımızla boğuşmak yerine bugün dünyada yaşatılan yüksek insanlık standartlarından ve tecrübelerinden yaralanmalıyız. İnsan olmanın ve insan olarak birlikte yaşamanın temel ilkelerini öğrenmeli ve bunlardan bir yaşam kültürü inşa etmeliyiz.
Herşey insana bağlı. Hakim kalitesi de hukuka demokrasi dışı müdahaleler de yalnızca insan kalitesiyle ilgili.
Herşeyden önce insana eğilmedikçe hukuku ve hukuka kaynak teşkil eden hayatı düzeltmek mümkün değil.

Hukuk eğitimç alan biri olarak ilk fırsatta türkiyeden kaçacağım. Tımarhane haline geldi
Bence hukuk fakultesine giren öğrencilere de ilk gün cübbe giydirilmeli. Bunu hakediyoruz :)
Doktorlara nasıl ilk günden giydirip veriyorlar gazı :D
Bence hukuk fakultesine giren öğrencilere de ilk gün cübbe giydirilmeli. Bunu hakediyoruz :)
Doktorlara nasıl ilk günden giydirip veriyorlar gazı :D

İlerisini göremiyorum ve hayatıma dair plan yapamıyorum bu beni sıkıyor. Ve her şey hukuk kazaninca ve aslında o toz pembe hayallerin yerini gerçekler doldurun ve mesleğin içine yavaş yavaş girince vs vs...
Hukuk için geleceğe yönelik endişelerim gün geçtikçe artıyor. Ama sistemi suçladığım kadar insanlarımızı da suçluyorum çünkü sistemi bu hale getiren bi yerde de bizleriz.
Teşekkür eder, kolaylıklar dilerim.
Bu anketi neden yapiyorsunuz bilmiyorum ama kolay gelsin size 😊😊
.
Bir hukukçu maalesef böyle bir eğitimde, eğitim almak için üniversiteden kitaba kaçmalıdır. Kabahat akademisyenlerin değil, sistemindir. İyi çalışmalar.
Özel üniversitelerin cogunun hukuk fakültelerinin kapanmasını hatta devletlerinde kontenjanlarının en az yarısının azalmasını diliyoruz. 400kişi bi sınıfta ders ögrenilmiyor, ve yıllarca calısıp kazandığımız fakültenin diplomasının 40-50 bin tl gibi komik fiyatlara resmen satılmasına katlanamıyoruz. Türkiyede hukukun daha iyi yerlere gelebilmesi için yetkililerin "nerde cokluk orda bokluk" atasözümüzü anlamasını diliyorum.
Her şeyin hayırlısı :)
Bizim fakültedeki öğretim Üyelerinin en azından bir kısmının odalarının alınmasını istiyorum . O odalar onları fazla ego sahibi yapıyor . Ulaşılamaz konuşulamaz ya da konuşulduğunda üst perde de olduklarını düşünmelerine sebebiyet veriyor . Anket için teşekkür ederim :)
Her şeyin hayırlısı bu hayatta...
bunu neden yaptınız






Yok çekinmem ama yok sanırım teşekkürler
Güzel bir anket peki cevaplarımız yalnızca merakınızı gidermek amaçlı mı?


Sanırım yok,teşeklür ederim.


Yok.



Özellikle akademisyen bildirileriyle ilgili durumdan oldukça rahatsızım. Hatta soruşturma başlatıldığı gün sınavım vardı ve bütün gün ağladım. Öğretmenlerime çok kıymet veriyorum hepsi çok değerli insanlar. İnşallah çektikleri bu çileler boşa gitmez bir şeyler değişir diyorum. İçimi de dökmüş oldum, teşekkürler :)




Bir okuma listesi yayınlar mısınız? Böylece başka ankete sizin önerdiğiniz kitapların isimlerini yazanlar olur belki:)Yazım hataları olduysa kusuruma bakmayin.Hoscakalin😊
Dönem içinde küçük stajlar olmalı kesinlikle .
Umarım öğrencilerinizle ilginizi ve araştırma hevesinizi zamanla kaybetmezsiniz.
Biz öğrenciyiz köle değil. Öğrenmemiz gereken çok şey var ama vaktimiz az. Yine de öğrenmemiz gereken şeylerin kitaplarda yazılanlardan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. bir kitaptan bakıp öğreneceğim şeyler yerine bana ufkumu genişletecek şeyler öğretilmesini tercih ederim. Bunu ben kendi çabamla da yapıyorum ama yapamayan bir sürü insan var. Başkasının hakkına zerre saygı duyamayan, bizim gibi düşünmüyorsa gitsin başka ülkede yaşasın diyen, herkesin tek tip tek kalıp olmasını isteyen sınıf arkadaşlarım var benim. Bir hukuk öğrencisinin bile bunu düşündüğü ülkede diğer insanların özgürlükçü eşitlikçi olmasını bekleyemeyiz. Ki bu insanlar yarın öbür gün başkasının haklarını savunacaklar. Başkasının hakkına saygı duymayan başkasının hakkını nasıl savunabilir. Bu yüzden keşke tüm kitaptan sorumlusunuz ezberleyin gelin demek yerine bize kitapta yazılan şeyleri tekrar ettirmek yerine bize gerçekten hukuk adına bir şeyler yapmayı öğretseniz. Keşke hakkımızı aramaya çalışırken disipline gidersin, uzaklaştırma alırsın, bu dersten geçemezsin gibi tehditler yerine bize hakkımızı aramayı öğretseniz. Keşke Hukuk fakültesinde okuduğumuzu binanın üstündeki tabeladan değil de yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizden çıkarabilsek.
Bizim için elinden gelen her şeyi yapan öğretmenlerimize sonsuz teşekkürler
anketler . anketler her konuda daha fazla yapilsa ve layigiyla degerlendirilse o kadar buyuk nimettir ki. Cunku sorunu cozmek icin once saptamak gerekir.

Turkiyede maalesef insanlar kalitesiz ve vasatliga buyuk bir ovgu var. Bu durumdan hukukculari vareste tutmak da imkansiz. Lutfen hukuk ogrencilerine bir hic olduklarini vurgulayin da o kof egolari biraz asagi insin. Ayrica bu tarz bir anket yaptiginiz icin tesekkurler. İyi calismlar.

keşke fakültede gördüğümüz dersler ile ülkede uygulanan hukuk sistemi birbirini tutsaydı,tutmasını geçtim biraz benzeseydi..
Yok



12 ders aliyorum. 4unden kaldim. Birinden 45.3 tu ortalamam 46 dd idi kaldim. Birinden ortalamm 45 ti gecme notu 47 idi. esy hukuku finaline girmedim. Digerinden ortalamam 35, gecme notu 45ti. Toplam 4. Borclar hukukunda ortalamam 45.2 ydi dd ile gectim. 46 dc 47 cc 46 cb idi. Bu bahtsizlikla ne ekleyebilirimki? Ya da hocalarin sacmaligi??

Bunları hocalara ispiyonlayacak mısınız :/
bu anket ne işe yarayacak merak ediyorum. ne yapacaksınız herkesin eleştirdiği ama değiştirmek için kılını kıpırdatmadığı bu ülkede ne yapılabilir ki? anca yine konuşuruz kavga ederiz icraat yok... biz yol yapmaya devam bakalım o yolu kullanabilecek insan kalıcak mı bu ülkede...


Allah aşkına kontenjanlar düşürülsün hukukcu sayısının çok olmasi değil nitelikli hukukçu sayısının çok olmasının yolları aransin
Doldurdugum en eglenceli anketti. Teşekkürler

Hukukçu beyler hepsi çok tatlı ama davul gibiler uzaktan hoş yakından boş inşallah ilerde hukukçu bir bey ile evlenmem. bilmiyorum ama bunu da söylemek istedim. Sizi seviyorum
Umarım siz yetkili birisinizdir eger ogretmenseniz siz lutfen boyle yapmayın

Son sorular beni çok üzdü. Hangi kitabı okudunuz diyince en son okuduğum kitapların sarper süzek iş hukuku sabih ayrancı şekli eşya falan geldi aklıma. Kahroldum hocam. Farkindalik yaratmak istediyseniz çok başarılı oldunuz. :(
Artık bütsüz geçmel istiyorum

Anket baya uzundu :)



Çabanız için teşekkürler.
Sevdirmek için çabalayın lütfen. Ben sevmeyi ve ilgi duymayı çok istiyorum mesela. Çünkü hukukun çok önemli olduğuna inanıyorum. Ama insan adapte olamayınca derslerin üstesinden de gelemiyor.
böyle anketlerin devamını dilerim.
Buraya sınavlarımızın zorluğuna yönelik isyan etmek istiyorum :) koca sınıftan 80 üstü not nasıl çıkmaz sorun bizde mi diye arada hatta çoğu zaman düşünsek de, biliyoruz ki kolayı herkes yapar. Önemli olan zoru başarmak.



Başarılı bir anket olmuş hocam.Lafı uzatmak istemedim paragraflarca yazı yazılası idi sorular.
Bu kadar vicdansiz olmayin mini mini birleri dersten birakip hayata küsturmeyin hayata dair umutlarimizi soldurmayin diyeceklerim bu kadar anadolu hukuktan selamlar H.A.

Yok

İstanbul Üniversitesi'nden nefret ediyorum


Bu anket için teşekkür ederim oturdum bazı şeyleri tekrar sorguladım umarım yazdıklarımı önemsersiniz çünkü gerçekten samimi bir şekilde yazdım.
Başarılı bir anket olmuş fakat sadece anket çok açık uçlu bunun hakkında 30 sayfalık bir tasarı da oluşturulabilirdi ama böyle bir anket çıkarmanız da gerçekten başarılı.
Hukuk amaç mıdır yoksa araç mıdır? Araçtır, hak'kın aracıdır.
Teşekkürler.
Hava çok soğuk, salgın hastalıklar var kendinize dikkat edin :)

Sizin de cevaplarınızı merak ediyoruz.

Thanks. Yukarıda giriş tarihini seçerken zorluk çıkıyor.Seçtiğimiz gelmiyor.5 dk uğraştım enson 2015 i tutturdum.
Türkiye'de borçlar branşında hoca mi yok ?
:(


çekinmiyorum ama yazmak istemiyorum
Uzun saç yakışıyodu hocam :)
Çapraz sorgu gibi olmuş sorular doğrusu hepsini cevaplayamadım

Anketleri değerlendirip nasıl değişiklikler yapacaksınız merak ediyorum ancak bunları yazarken bile bana faydası oldu diyebilirim. İnsan zaman zaman bunalabiliyor. Amaçlarını, düşüncelerini dile getirmek bile yeniden umut veriyor. Ben İstanbul'da 3. Sınıf bir hukuk öğrencisi olarak sizlere teşekkür ediyorum ve adil olmanızı diliyorum.

Fakülteye başladığımız ilk yıl hukuk meslekleri hakkında bilgi verecek konferanslar verilmeli.
Derslere giren hocalarımız bu çocuklara nasıl daha fazla şey öğrenebilirim düşüncesinde olmalı.( çoğu öyle bazılarını kastediyorum)
Konu içeriği fazla olan dersler bi döneme sıkıştırılmamalı.
Hocası olmayan derslerin saatleri iyi ayarlanmalı bi anda bilgi yüklemesi yapılmamalı.
Vs...
Böyle anket çalışmaları güzel oluyor hem yazımı geliştiriyoruz hemde sizin çıkarım da bulunmazina yardımcı oluyor umarım devamı gelir
insanın içinde ki adalet duygusunu köreltirsek. insanın insana saygısı kalmaz. insanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da insanlık bir yerde çok şey kaybeder. Hayat çirkinleşir.

ince memed

Bize kendimizi ifade etme hakkı tanıdığınız için çok teşekkür ederim :)
Keloğlan padişahın kızıyla neden evlenemesin ?
Şunu söylemek istiyorum. Bugün bir tanıdık avukatın yanındaydım. Büroya gelen kişiler çıkarken bol kazançlar dediler. Bir an düşündüm bol kazanca sahip olmak birilerinin suç işlemesi birilerinin usulsüz davranması birilerinin boşanması yada birilerinin mağdur olmadı demek. Üzülmedim desem yalan olur.



hüseyin cem hocanın ödevlerinin fazla zorlayıcı olduğunu düşünüyorum, sınırları aşmak iyi olsada netice hiçbirimiz Johnny cash değiliz. Lütfen iletiniz.
Hukuk candir
Okumak zor iş. Hep bir telaş. Üniversiteye gelmeden önce kazanabilmek için çalışıyorsunuz - o aşamaya gelinceye kadar olan telaşı anlatmıyorum bile- üniversiteye geldikten sonra aman şu ödevi yapayım, vizeler geldi, finaller başlıyor derken bir dönem bitti. Telaş telaş. Emeğinizin karşılığını ne kadar alabiliyorsunuz bi de o var tabi. Sizi hayattan soğutacak öğrenci işlerini saymıyorum bile. Bir insan topluluğu bu kadar mı öğrenciye karşı olur? Zorla çalıştırılıyor gibi bir halleri var.
Okumak zor iş. Hep bir telaş. Üniversiteye gelmeden önce kazanabilmek için çalışıyorsunuz - o aşamaya gelinceye kadar olan telaşı anlatmıyorum bile- üniversiteye geldikten sonra aman şu ödevi yapayım, vizeler geldi, finaller başlıyor derken bir dönem bitti. Telaş telaş. Emeğinizin karşılığını ne kadar alabiliyorsunuz bi de o var tabi. Sizi hayattan soğutacak öğrenci işlerini saymıyorum bile. Bir insan topluluğu bu kadar mı öğrenciye karşı olur? Zorla çalıştırılıyor gibi bir halleri var.

hoş kalın!

..
Hukuk fakültesi mezunlarının mezun olduktan sonraki ilk yıllarında maddi olarak çok zorlandıklarını düşünüyorum. Türkiye'nin en iyi bölümlerinden birinden mezun olmalarına rağmen hakettikleri değeri görmediklerini düşünüyorum.

teşekkürler.



Böyle bir anket yaptığınız için teşekkur ederim. Ne kadar katkıda bulundum bilemiyorum fakat hukuk öğrencilerinin; hedefleri hukuk olup geleceklerini hukuka bağlayan öğrencilerin, birşeyleri değiştırmeye niyetli idealist öğrencilerin çok büyük katkılar sağlayabilecekleri bir anket olmuş. Ellerinize sağlık.

Anket hoşuma gitti temelde kaçırdığım bazı noktaları bana hatırlattı ve kendimi yeniden bir sorgulama sürecine soktunuz. Teşekkürler.



Anket sonucu belli yüzdelik dilimlerinde kalmamak dileğiyle.
Yok teşekkürler
Sesimizi duyurun bi hukukçunun iş kaygısı olması çok acı verici bisey. Bide şu öğrencileri biraz sosyallestirin hepsi ders calişcaz diye yoz kafa oldu







Iyi çalışmalar. :))
Umarım cevaplarımın faydası olur.
Geleceğe yönelik umudumuzu kırmaktan siz büyükler vazgeçin. Birbirinizi çekemiyorsunuz bir kısmınız, saygı duymuyorsunuz ve yarış halindesiniz. Bizden de bunu bekliyorsunuz. Umutsuzluğu okuduğumuz süre içinde siz öğretiyorsunuz.








Sarhoşum ciddiye almazsanız iyi olur



Bizi okumaktan neredeyse alıkoyan bir sistemimiz var buna çok üzülüyorum. Yine üzüldüm sorularınızla. Dönemlik sistemle harcanıyoruz.
Boyle bir anket olusturup eksiklikleri ve guzel yonlerin goz onune cikmasini saglayacaginiz icin tesekkur ederim :)


Inancımızı ve umudumuzu kaybedersek ve de hiçbir şey yapmadan yerimizden söverek bşr şeylerin düzelmesini beklersek çok bekleriz!
Kitabın yanısıra dergi ve gazete takip ediyorum

yazmaktan çekinmeyin kısmı samimi olmuş.en. azından hukuk fakültesi öğrencilerini bu yoldan geçmiş biri olarak iyi analiz etmişsiniz
Hukuk fakültesi ikinci sınıf öğrencisi olarak, fakülteye girerkenki halimle şu anki halim arasında hayallerim açısından epey bir fark var. Sanırım ikinci sınıfın ortalarına doğru hayallerimi önemli ölçüde yitirdim. Hukuk okumanın aslında çok da önemli olmadığını, üniversiteye giriş sınavında aldığım puanın yarısı kadar puan almayan zengin çocuklarının özel okullarda hukuk okuduğunu, hukuk fakültesine girişte bile adaletin tam anlamıyla sağlanamadığını, üstelik verilen eğitimin beklediğim gibi iyi olmadığını fark ettim. Resim çizme işiyle ilgileniyorum. Ikinci sınıfın ortasında hukuk okumayı bırakıp resim alanına mı yönelsem diye düşündüğüm oldu. Sanırım erken bir hayal kırıklığı yaşadım. Yine de mutsuz muyum? Hayır. Içimi dökmeme izin verdiğiniz için teşekkürler.


Niye bu anketi yapıyoruz daa :))







Bu yazdıklarım şu anki düşüncelerim. Okul bitene kadar değişir mi bilmiyorum. Çünkü insan her yeni bir şey öğrendiğinde fikirlerini baştan sorguluyor. Her yeni bir şey öğrendiğimde ne kadar cahil olduğumu aslında konunun hiç de sandığım gibi olmadığını görüyorum.
Kendi çapımda inançlı bir insanım ve zamanı geldiğinde bu dünyadaki her hareketimin karşılığını alacağımı biliyorum. Bu yüzden her ne iş yaparsam yapayım geceleri başımı yastığa rahat koyabilmek istiyorum.
Diğer sorulara da cevap yazabilmek isterdim ama zamanım yok, kusura bakmayın:))
Bu yazdıklarım şu anki düşüncelerim. Okul bitene kadar değişir mi bilmiyorum. Çünkü insan her yeni bir şey öğrendiğinde fikirlerini baştan sorguluyor. Her yeni bir şey öğrendiğimde ne kadar cahil olduğumu aslında konunun hiç de sandığım gibi olmadığını görüyorum.
Kendi çapımda inançlı bir insanım ve zamanı geldiğinde bu dünyadaki her hareketimin karşılığını alacağımı biliyorum. Bu yüzden her ne iş yaparsam yapayım geceleri başımı yastığa rahat koyabilmek istiyorum.
Diğer sorulara da cevap yazabilmek isterdim ama zamanım yok, kusura bakmayın:))
Emeğiniz için teşekkür ederim.
Burdaki fikirlerim sadece hacettepedeki ogrencileri hocalari gorerek yazmiyorum,10 larca arkadasim farkli farkli hukuk fakultelerinde oradaki ortamlari gerek gorerek gerek dinleyerek ve bu yasima kadar yasadigim hayatin bi urunudur. Ve buradan bazi hocalarima ayrica tesekkur ediyorum diger fakultedeki arkadaslarim hocalariyla konusamazken bizle arkadas gibi sohbet ettikleri icin
Sorular çok iyiydi hocam, keşke sınavda da çıksa :)



Güzel anket. İçimi döktüm birazcık kusura bakmayın aslında kalabalıklar içinde yalnız olmakta onca kişi var da işte olmuyor. Kısmet sizeymiş. Kendinize iyi bakın :)

Hukuk Düzeni Üzerine Bir Gözlem




Sevan Nişanyan'ın "Şirince Meydan Muharebesinin Mufassal Tarihçesi" isimli kitabını okuyorum.Nişanyan'ın Şirince'de bürokrasi ile yaşadığı problemleri anlatıyor.

1983 tarihinde Sit alanı ilan edilen Şirince bu andan sonra nasıl korunacağı, imar edilmesi gerektiğine dair ikincil mevzuatın kanuna göre bir sene içinde çıkması lazımdır. Ancak ilgili imar planı ancak 2009 tarihinde çıkar ve kitapta söylendiğine göre Şirince'yi betornameden kurtarmak isterken vardığı noktada sadece betornameye izin verilen bir düzenleme olmuştur. 

Bölgenin mevcut güzelliğini korumak ve geleceğe aktarmak niyetiyle hazırlanan düzenlemenin bürokrasinin kibri iş bitirememezliği ile nasıl problemler yumağı haline geldiğini kitap sarih bir şekilde gösteriyor. Hatta göstermekten öte sizi Şirince'de gezdiriyor, o günleri şahit olmanızı sağlıyor.

Kitapta "ŞİRİNCE HALKI YETER DİYOR diye bir bölüm aşağıya aynı şekilde aktarıyorum. (vurgular bana ait)

Şirince halkı sit kanunu yüzünden 27 yıl mağdur edildi.
Damımız aktı, “tamir edemezsin yasak” dediler.
Çocuğumuz evlendi, “oda yapamazsın yasak” dediler.
Evimiz çöktü, “onaramazsın yasak” dediler.
Avlumuza çardak yaptık diye, işitmediğimiz hakaret, yemediğimiz ceza kalmadı.
Canla başla çalışıp bu köyü el birliğiyle Ege’nin turizm incisi haline getirdik. Her yaptığımızın kanuna aykırı, her ettiğimizin yasak olduğunu söylediler. Bütün dünyanın beğendiği tesislerimize yıkım emirleri çıkardılar. Mahkemelerde süründürdüler.
Bugün en sonunda Kaymakam Aziz İnci’nin talimatıyla kurbanlık koyunlar gibi hükümet konağına toplatıldık. Kendi idam fermanımızı imzalamamız bize emredildi.

ARTIK YETER!

Bundan böyle bu eziyete boyun eğmeyi reddediyoruz.
Devlete saygımız vardır, ama biz vatandaşız. Vatandaşlık haklarımıza sahip çıkacağız.
27 yıldır çözülemeyen sit hikâyesinin sonuna geldik. Şirince halkı olarak, ŞİRİNCENİN SİT STATÜSÜNÜ REDDEDİYORUZ. Bundan böyle sit kararlarını tanımayacağımızı bütün dünyaya ilan ediyoruz.
İki yıl önce ilan edilen imar planı köyümüze hayır getirmemiştir. İMAR PLANINI REDDE­DİYORUZ. Bundan böyle imar planını tanımadığımızı herkese açıkça ilan ediyoruz.
Zorbalıkla alınmış olan yıkım kararlarının istisnasız hepsini lanetliyoruz. Uygulamaya kalkacak olanları halk düşmanı ilan ediyoruz. Tüm gücümüzle ve her imkânımızla yıkımlara direneceğimize ant içiyoruz.
Bizi köleler gibi makamına toplayarak aşağılayan kaymakam Aziz İnci’ye teessüf ediyoruz.
Şirince hepimizin ortak mirasıdır. Doğaya uygun, tarihe saygılı bir şekilde yapılanması en büyük dileğimizdir. Resmi görevlilerin 27 yıldır çıkmaza soktuğu bu işi bundan böyle Şirince Köy Konseyimiz aracılığıyla BİZ takip edeceğiz. Engel olmaya kalkanları unutmayacağız.

Allah yardımcımız olsun."

bu kısmı okurken devletin hukuk marifetiyle daha iyi olsun diye ordaki kişiler dikkate alınmadan ve hatta onların rağmına düzenlemeler yaptığını görüyoruz. Şirince'deki örnekte olduğu gibi yapılmama şeklinde de bu durum gerçekleşebiliyor.

Şirince halkının talepleri gayet basit ve insani. burada biz yaşıyoruz burası ile ilgili yapılacak düzenlemelerde söz sahibi olmak istiyoruz ama ankara'da hazırlanan kanunlar ve onların uygulayıcısı bürokratlar ilgili düzenlemeleri yapıp,Şirincelilerin ihtiyaçlarına cevap veren, güzel bir çevrede yaşama isteklerini belki dikkat ederek belki etmeyerek,  uygulamaya koyuyorlar. Bunun nihayetinde amaçtan sapmış bir uygulama ve buna bağlı olarak pek çok anlamsız sorun yaşanıyor.





bu satırları okurken yukarıdaki fotoğraf gözümde canlandı. çocuklar bir konsol oyunu (atari, playstation, xbpx vs) oynuyor. kolların kabloyla konsola bağlı olması gerekiyor. ancak uyanık ve muhtemelen büyük olan çocuk diğerinin kolunu kablosunu takmıyor ve dolayısıyla garibim oynayamıyor ama oynadığını sanıyor.

Ben bu sahnenin aynısı yaşadım, yaşattım.Ataride özellikle mortal combat, street fighter gibi karşılıklı mücadelenin olduğu oyunlarda kendim karakterimi seçer rakip karakteri bir şekilde ya kardeşimin istediğini seçer ya da kendi seçtiğim rakip karakteri bir şekilde manipüle ederek erkek kardeşime kendi seçmiş sanmasını sağlardım. Bu sayede oynarken ara ara kardeşim kendi istediği doğrultusunda hareket etmeyen karakteriyle ilişkili bir şeyler dediğinde onu bir şekilde geçiştirir veya zaman zaman mücadeleyi azaltarak karşı rakipten (sanal zeka) dayak yerdim ama bunu kardeşim kendi başarısı zanneder, heyecanlanırdı. Bu snada karakterinin beni döverken kendi emirlerini, yönlendirmelerini dinlememesini, ya önemsemez ya da farkına  varmazdı, bu kısmı bilemiyorum.

şimdi haklı olarak Şirincenin SİT alanı olması ile oyun kollarının ne işi var diyorsunuz. hakikaten ben de tam bilemiyorum ama çağrışımlar yoluyla bazı çıkarımlarda bulunmaya çalışıyorum.

Hukukun günümüz dünyasında uyuşmazlıkları çözmekle birlikte en ama en önmeli fonksiyonu, sosyal düzeni sağlamak hatta sağlamaktan öte kurmak. bir yanda cesameti ve heybeti ile devlet bir yandan da sıradan vatandaş, vatandaş topluluğu halkı gözünüzün önüne getirin.

Getirdiniz mi? Gözünüzün önünde ne canlandı bilmiyorum ama benim gözümde yukarıdaki fotoğraf canlanıyor. Devletle olan ilişkilerimizi, devletin bizim hayatımıza müdahale edebildiği alanları ve müdahalelerin şiddetini düşündüğümüz zaman bu fotoğafın çok sevimli, hatta çocukluğa gönderme olduğu için masum olduğu dolayısıyla devlet-vatandaş ilişkisini tam yansıtmadığını biliyorum, belki itiraz ediyorsunuz ama belirttiğim gibi zaten bendekiler sadece çağrışımlar ve çağrışımların takibi.


çocuk (vatandaş) oyun (atari) oynamak istiyor. oyunu kuracak olan abi (devlet) sistemi hazır hale getiriyor ve  birlikte oynamaya başlıyorlar. buradaki ilk problem devletin oyunu hazır hale getirmesi ve oyuna dahil olması (nimetlerinden faydalanması). Siz vatandaş olarak sistemin kurulması ve kuralların uygulanması için devlete mecbursunuz (meşru şiddet aracına da sahip bu arada, ).

ikincisi ve daha vahimi devlet size fotoğraftaki gibi bir düzenleme yapar elinize bir oyun kolu verir, oyunu oynadığınızı söyler ama kabloyu konsola takmamıştır ve sizin aslında oyuna tesiriniz yoktur. Ben bunu vergi konusunda çoklukla hissediyorum. Neden benim verdiğim vergilerim okula giderken kullandığım Trabzon'un yağmurundan sebep göletçikler haline gelmiş yolu düzeltemez gibi mesela.

Bunun farkına varıp dile getirdiğiniz zaman benim yukarıda da bahsettiğim çeşitli davranış biçimleri ortaya çıkıyor, sırtınızı sıvazlamak kabilinde bir kaç oyunu kazanıyorsunuz hissi verilebilir tepkisiz de kalınabilir, oyna oyununu şeklinde geçiştirilebilirsiniz de.

yukarıda bahsetmedim ama zaman zaman durumu fark eden kardeşime karşı çirkefleştiğim de olmuştur. "Oynamak istemiyorsan oynama!, kapatırım atariyi!" vs vs gibi ya da geçemediği bir bölümü geçmemekle tehdit etmek gibi. böyle tehdit enstrümanlarına da sahiptir abi ya da onun temsil ettiği devlet.

burada son olarak, vatandaş hiç mi oyun oynayamayacak diye içlendiğimizde buna verilecek tek bir cevap var: büyüdüğünde, öğrendiğinde ve hakkını savunmaya başladığında, buna bir nevi erginlik de diyebiliriz.

oyunu kendi yönetmediği, ama kendi yönetiyormuş gibi kandırıldığını öğrendiğinde buna itiraz edecek ve oyuna katılımını isteyecek. abisi kabul etmeyebilir ama bu apaçık bir gerçektir, hakikattir, inkarı kabil değildir. belki abi kaba kuvvete başlar, kardeş anne-babaya başvurur (ab, uluslararsı camia). Ama zamanla hem çocuğun atari meselesini öğrenmesi hem de aynı bilgi ve becerisi eksik çocuk olarak kalmaması yani büyümesi bir süre sonra talep ettiklerini gerçekleştirme yönünde irade sahibi olması anlamına gelecektir. 

Vatandaş da Şirincedeki gibi, sadece yaşadığı kendi kasabasını düzenlemek istiyorsa önce farkında olacak bu ancak eğitimle sağlanacak bir şey ve kendi yaşam alanını kendi düzenleme iradesinde olacak. yoksa tüketici koruma kanunları çıksa da vatandaş talep etmediği için ya da yeterli talep etmediği için ki; bu farkında olmadığını gösteriyor, tüketiciye ilişkin hak ihlaller bugün olduğu gibi devam edecek. bankaların, gsm operatörlerinin haksız tahsil ettikleri filan masrafları konuları günlük hayatta tedavüle devam edecek.
benzin fiyatları %50 azalırken bunun araç sahiplerine yansımaması bunun bir örneği (bence)

bu bir metafor geliştirilmeye ihtiyacı var ve dediğim gibi asla birbirine tam uymayacak ama üzerine düşünmeye değer.


BONUS: Eski Atari Oyunları